Atatürk’ün KiÅŸiliÄŸi
Kategori: Atatürk Köşesi |
Yorumlar Kapalı 27 Şubat 2008
|
ATATÜRK’ÜN KİŞİLİĞİ VE ÖZELLİKLERİ
   Mustafa Kemal Atatürk, çok yönlü ve üstün kiÅŸiliÄŸi olan bir liderdir. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros AteÅŸkes AnlaÅŸması’yla ortaya çıkan tehlikeli durumu ilk olarak görüp milletin dikkatini çeken odur. Mustafa Kemal, Amasya Genelgesi’nde, vatanın bütünlüğünün ve milletin istiklâlinin tehlikede olduÄŸunu söyledi. Erzurum Kongresi’nde, millî sınırlar içinde vatanın parçalanmaz bir bütün olduÄŸunu bütün dünyaya ilân etti. KurtuluÅŸ Savaşı’nı bunun için baÅŸlattı. Bu konuda hiçbir taviz vermedi. Vatan savunmasını her ÅŸeyin üzerinde tuttu. Sakarya Savaşı sırasında “Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz” diyerek bu konudaki kararlılığını gösterdi. Vatanı için her ÅŸeyini feda etmeye hazır olduÄŸunu ÅŸu sözü ile açıkça ifade etmiÅŸtir: “Yurt toprağı! Sana her ÅŸey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk Milleti’ni ebedî hayatta yaÅŸatmak için feyizli kalacaksın.”
  Mustafa Kemal, vatanı ve milleti için canını feda etmekten kaçınmazdı. Daha Çanakkale savaÅŸları sırasında Anafartalar grubu komutanı iken en ön safta savaÅŸtı. Bu savaÅŸ sırasında Atatürk’e bir ÅŸarapnel parçası isabet etmiÅŸ, fakat saÄŸ cebinde bulunan saati kendisini ölümden kurtarmıştı. Sakarya Savaşı sırasında ise atından düşmüş ve kaburga kemikleri kırılmıştı. Buna raÄŸmen cepheden ayrılmamış, savaşı sedye üzerinden yönetmiÅŸti.
   Mensubu olduÄŸu Türk Milleti’ni sonsuz bir aÅŸkla seven Mustafa Kemal Atatürk, milleti için her türlü zorluÄŸa katlanmış ve kendini ona adamıştır. Onun “Ben, gerektiÄŸi zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceÄŸim” sözü, milletini ne kadar çok sevdiÄŸini göstermektedir.
Mustafa Kemal Atatürk, idealist bir liderdi. Onun idealizmi, yüksek vasıf ve kabiliyetlerine inandığı milletinin sonsuz hürriyet ve bağımsızlık aÅŸkından kaynaklanıyordu. Mustafa Kemal’in en büyük ülkülerinden birisi de millî birlik ve beraberlik içerisinde vatanın bölünmez bütünlüğünü sonsuza dek yaÅŸatmaktı.
  Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük ideali, millî sınırlarımız içinde millî birlik duygusuyla kenetlenmiÅŸ uygar bir toplum oluÅŸturmaktı. Vatanı kurtaran, hür ve bağımsız Türkiye idealini gerçekleÅŸtiren Mustafa Kemal, yeni Türkiye’yi modernleÅŸtirmek amacı ile çaÄŸdaÅŸ medeniyet idealine yöneltmiÅŸtir.
  Atatürk’ün en büyük ideallerinden birisi de milletler arasında kardeşçe bir insanlık hayatı meydana getirmekti. İdeallerini gerçekleÅŸtirmek için çok çaba harcadı. Bu çabalarına örnek olarak 1934′te imzalanan Balkan Antantı, 1937′de imzalanan Sâdâbat Paktı gösterilebilir.
Atatürk’ün inkılâpçılığı, akıl ve mantığın toplumsal geliÅŸmeye egemen kılınması esasına dayanır. Onun ÅŸu sözü akıl ve mantığa verdiÄŸi deÄŸeri en güzel ÅŸekilde ifade eder: “Bizim akıl, mantık ve zekâ ile hareket etmek en büyük özelliÄŸimizdir. Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeÄŸin delilidir”.
Mustafa Kemal’in olaylara yaklaşımı hep mantıklı ve gerçekçi olmuÅŸtur. Milletine hep hakikatleri söylemiÅŸ ve bunu tavsiye etmiÅŸtir. “Milleti aklımızın ermediÄŸi, yapmak kudret ve kabiliyetini kendimizde görmediÄŸimiz hususlar hakkında kandırarak geçici teveccühler elde etmeye tenezzül etmeyiz” sözü çok anlamlıdır. O, akıl ve bilime çok önem verirdi. GerçeÄŸe akıl ve bilim yoluyla ulaşılacağına inanan Atatürk, “Dünyada her ÅŸey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürÅŸit ilimdir, fendir” sözü ile bunu en güzel ÅŸekilde açıklamıştır.
  Mustafa Kemal, yaratıcı düşünceye sahip bir liderdi. Türk Milleti’ni KurtuluÅŸ Savaşı’na hazırlarken düşmanı yurttan atmak için savaÅŸmak gerektiÄŸine halkını inandırmakla iÅŸe baÅŸladı. Yapacağı iÅŸlerin plânını en ince ayrıntılarına kadar tespit edip bunları uygulamak için deÄŸiÅŸik yöntemler denedi. Sakarya Savaşı öncesinde, ülkenin kaynaklarından en verimli ÅŸekilde yararlanılmasını saÄŸlayarak ordumuzun ihtiyaçlarını karşıladı.
  Atatürk, bütün inkılâplarını gerçekleÅŸtirmeden önce, kamuoyunu hazırlamaya, millete inkılâpların gerekliliÄŸini anlatmaya büyük bir özen göstermiÅŸtir. Ona göre: “Milleti hazırlamadan inkılâplar yapılamaz”. Atatürk, yurt gezilerinde halkla konuÅŸmalar yaparak bunu gerçekleÅŸtirmiÅŸtir.
Gerek KurtuluÅŸ Savaşı’mızın baÅŸarıyla sonuçlanması, gerek gerçekleÅŸtirilen inkılâplarla, Türkiye’nin çaÄŸdaÅŸlaÅŸtırılması onun dehasının bir eseridir.
BaÅŸarılı olmanın sırlarından birisi de sabır ve disiplindir. Mustafa Kemal Atatürk, her engeli sabır ve disiplin ile aşıp KurtuluÅŸ Savaşı’nı baÅŸarıya ulaÅŸtıran bir liderdir.
  O, meseleler karşısında önce düşünür, gerekli araştırmayı yapar, tartışır, kararını ondan sonra verirdi. Verdiği kararı uygulamaya koyarken uygun zamanı beklerdi. Zamanlamaya çok önem verirdi.
Samsun’a çıkmadan çok önce, millet egemenliÄŸine dayanan bağımsız yeni bir Türk devleti kurmayı düşünmüştü. Bu fikrini, o zaman açıklamadı. Samsun’a çıktıktan bir süre sonra vatanın kurtuluÅŸu ile ilgili fikirlerini uygulamaya baÅŸladı. Kongreler topladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açtı. Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı zaman, saltanatı kaldırıp cumhuriyet yönetimini kurmayı düşünüyordu. Fakat mecliste saltanat yanlıları olduÄŸundan zamanlamayı uygun görmemiÅŸti. Ancak KurtuluÅŸ Savaşı baÅŸarıya ulaÅŸtıktan sonra açılan ikinci meclis döneminde Atatürk’ün önderliÄŸinde saltanat kaldırılıp cumhuriyet ilân edilmiÅŸtir.
  Atatürk, Millî Mücadele’nin kazanılmasından sonra yaptığı inkılâpları çok önceden plânlamıştı. Ancak, bunları uygulayacak ortam saÄŸlanıncaya kadar büyük bir sabırla bekledi ve tam bir disiplin ile düşündüklerini gerçekleÅŸtirmeyi baÅŸardı.
  Mustafa Kemal Atatürk, daha Birinci Dünya Savaşı devam ederken Osmanlı Devleti’nin hızla felâkete doÄŸru sürüklendiÄŸini görüp çareler aramaya baÅŸlamıştır. Ülkemizin içinde bulunduÄŸu durumu en doÄŸru ÅŸekilde tespit etmiÅŸ ve ilerisi için en doÄŸru kararları almıştır.
  Atatürk, ileri görüşlü bir devlet adamıdır. Atatürk’ün 1932′de Amerikalı General Mc. Arthur’la yaptığı bir konuÅŸma, bunu en iyi ÅŸekilde ortaya koymaktadır. Atatürk bu konuÅŸmasında; Avrupa’da Almanya’nın Versailles AntlaÅŸması’nı ortadan kaldırmaya çalışacağını söylemiÅŸtir. Avrupa’da savaÅŸ çıkarsa, bundan BolÅŸevikler’in yararlanacağını; Sovyet Rusya’nın yalnız Avrupa’yı deÄŸil, Asya’yı da tehdit eden baÅŸlıca kuvvet hâlini alacağını belirterek, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasındaki geliÅŸmeleri önceden görebilmiÅŸtir.
  Atatürk’ün gençlere söylediÄŸi “Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi kâfi deÄŸildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lâzımdır” sözü, onun ileri görüşlü bir lider olduÄŸunu açıkça ortaya koymaktadır.
  Mustafa Kemal Atatürk, doÄŸru bildiÄŸi ÅŸeyleri açıkça söylemekten çekinmezdi. Åžu sözleri bunun en güzel örneÄŸidir: “Ben düşündüklerimi sevdiklerime olduÄŸu gibi söylerim. Aynı zamanda lüzumu olmayan bir sırrı kalbimde taşımak iktidarında olmayan bir adamım. Çünkü ben bir halk adamıyım. Ben düşündüklerimi daima halkın huzurunda söylemeliyim”.
Büyük adamları ancak büyük milletler yetiÅŸtirir. Toplumların büyük adamlara ihtiyacı en çok bunalımlı dönemlerde ortaya çıkar. Toplumları, bunalımlı dönemlerden ancak büyük liderler kurtarır. Mustafa Kemal PaÅŸa, bu özellikleri taşıyan çok yönlü bir liderdir. O, Millî Mücadele’nin önderi, Türk inkılâbının hazırlayıcısıdır. Ayrıca birleÅŸtirici ve toplayıcı bir lider, büyük bir asker ve teÅŸkilâtçı bir devlet adamıdır. Bütün bu yönleriyle çaÄŸa damgasını vuran bir dâhidir.
  Atatürk, eÄŸitimi sosyal ve kültürel kalkınmanın en etkili araçlardan biri olarak görmüştür. KurtuluÅŸ Savaşı kazanıldıktan sonra yeni devletin varlığını sürdürebilmesi için çaÄŸdaÅŸ eÄŸitim metotlarıyla yetiÅŸtirilecek bir nesle ihtiyaç vardı. Bu sebeple eÄŸitim konusuna büyük bir önem verdi. KurtuluÅŸ Savaşı’ndan sonra kendisine sorulan “iÅŸte memleketi kurtardınız, ÅŸimdi ne yapmak istersiniz?” sorusuna Atatürk: “Maarif vekili olarak millî irfanı yükseltmeye çalışmak, en büyük emelimdir” cevabını verir.
Türk Milleti’nin aydınlık yarınları için elinde tebeÅŸir, kara tahta başına geçerek Türk Milleti’ne okuma-yazma öğreten Atatürk, milleti tarafından başöğretmenliÄŸe lâyık görüldü. O, maarif vekili olmadı ama modern bir eÄŸitim politikasının esaslarını belirleyip eÄŸitim alanında büyük inkılâplar yaptı. Öğretim programlarının hazırlanmasıyla ilgili komisyonları yönetti, ders kitabı yazdı, kürsüye çıkıp ders verdi. Milletin eÄŸiticisi oldu. Atatürk, eÄŸitimin toplumun ihtiyaçlarına cevap vermesi ve çağın gereklerine uygun olması gerektiÄŸini belirtmiÅŸtir.
  Atatürk, Türk milletinin manevî ihtiyaçlarının da karşılanması gerektiğini biliyor ve bu nedenle kültürel kalkınmaya büyük önem veriyordu.
Atatürk, Türk kültür ve sanatını dünyaya tanıtmak için çok çalıştı. Bu konuda araştırmalar yapılmasını, sergiler açılmasını ve kültürle ilgili kongreler düzenlenmesini teşvik etti. Sanat ve sanatçılar hakkında takdir ve teşvik edici sözler söyledi. Bunlardan bazıları:
“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuÅŸ demektir.”
“Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta cumhurbaÅŸkanı olabilirsiniz, fakat bir sanatkâr olamazsınız.” ”’
“Bir millet, sanat ve sanatkârdan mahrum ise tam bir hayata malik olamaz.”
Atatürk, sanatçı yetiÅŸtiren kurumlar açtı. ÇaÄŸdaÅŸ Türk sanatını geliÅŸtirmek amacıyla Avrupa’ya resim, heykel ve müzik öğrenimi için gençler gönderdi. Bu durum, onun sanata ve sanatçıya ne kadar önem verdiÄŸini gösterir.
İyi bir yönetici, milletinin huzur ve saadetini saÄŸlamak için çalışır. Mustafa Kemal Atatürk, bütün hayatı boyunca bunu yapmaya çalıştı. Milleti için çalışmayı bir görev saydı. “Millete efendilik yoktur. Hadimlik vardır. Bu millete hizmet eden, onun efendisi olur” sözü ile yöneticilerde bulunması gereken özelliÄŸi belirtmiÅŸtir. Mustafa Kemal, hayatı boyunca Türk devletinin ve milletinin çıkarlarım kendi çıkarlarının üstünde tutan, ender devlet adamlarından birisidir. SavaÅŸtaki kahramanlığı kadar, devlet kurup yönetmedeki ustalığı, ileri görüşlülüğü ve barışseverliÄŸi ile Atatürk, tarihte eÅŸine az rastlanan bir yöneticidir.
  Mondros AteÅŸkes AnlaÅŸması’ndan sonra baÅŸlayan iÅŸgal günlerinde, toplumu olaylar karşısında yönlendirecek bir öndere ihtiyaç vardı. İşte o karanlık günlerde Atatürk, milletine rehber oldu. Anadolu’ya geçerek kongreler topladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasını saÄŸladı. Millî Mücadele, Atatürk’ün önderliÄŸinde baÅŸarıya ulaÅŸtı. Türk Milleti’nin her alanda çaÄŸdaÅŸlaÅŸmasını hedef alan inkılâplar onun önderliÄŸinde gerçekleÅŸti. O’nun ilke ve inkılâpları, Türk milletine günümüzde de rehber olmaya devam etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk, askerî zaferlerini ve baÅŸardığı inkılâpları kendisine mal etmemiÅŸtir. Büyük eserlerin, ancak büyük milletle baÅŸarılabileceÄŸine inanan bir önderdi.
  Atatürk’ün, milletine sonsuz bir güveni vardı. Türk milletinin geçmiÅŸte olduÄŸu gibi büyük hamleler yapacağına bütün kalbiyle inanmıştı. Åžan ve ÅŸerefle dolu tarihindeki baÅŸarılarına yenilerini ilâve edeceÄŸine bütün kalbiyle inanmıştı. O, “Atatürk Zaferleri” denmesinden hoÅŸlanmazdı. “Atatürk İnkılâpları” sözünü reddeder, “Türk İnkılâbı” sözünün kullanılmasını isterdi. Bütün baÅŸarıları milletine mal etmekten zevk duyardı. Mustafa Kemal bir konuÅŸmasında “Millî Mücadele’yi yapan doÄŸrudan doÄŸruya milletin kendisidir, milletin evlâtlarıdır” demiÅŸti.
  Atatürk, kararlı ve mücadeleci bir liderdi. Güçlükler karşısında yılmayan, ümitsizliÄŸe düşmeyen kiÅŸiliÄŸi onun Millî Mücadele’nin lideri olmasını saÄŸlamıştır. Samsun’a çıktıktan sonra, Kâzım Karabekir PaÅŸaya çektiÄŸi bir telgrafta, o günlerdeki ağır durumu belirttikten sonra “Bununla beraber bütün umutlar kaybolmuÅŸ deÄŸildir. Memleketi bu durumdan ancak Türk milletinin mukavemet azmi kurtarabilir” diyordu. EskiÅŸehir-Kütahya SavaÅŸları’ndan sonra Yunanlılar, Ankara’ya doÄŸru ilerlemeye baÅŸladıkları zaman, Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından baÅŸkomutanlık görevine getirilmiÅŸti. BaÅŸkomutan olarak yaptığı ilk konuÅŸmasındaki “Milletimizi esir etmek isteyen düşmanları, behemehal (ne yapıp edip) yeneceÄŸimize dair güvenim bir dakika olsun sarsılmamıştır” sözleri onun hiçbir zaman ümitsizliÄŸe yer vermediÄŸini ve mücadelesindeki kararlılığı gösteren baÅŸka bir örnektir.
  Atatürk, bütün çalışmalarını bir plân dahilinde yapardı. Bir iÅŸe karar verdiÄŸinde; bu kararı bütün yönleriyle inceler, en iyi sonucu alacak ÅŸekilde uygulamaya geçerdi. Mustafa Kemal, yapacağı inkılâpları önceden düşünmüş, kamuoyunu bu deÄŸiÅŸiklikler konusunda aydınlattıktan sonra inkılâplarını yapmıştır. KurtuluÅŸ Savaşı’nın plânını, İstanbul’dan Anadolu’ya geçmeden önce yapmış ve bunu yakın arkadaÅŸlarıyla tartışmıştı. Zamanı geldikçe düşündüklerini uyguladı. Uygulamaya baÅŸladıktan sonra hiç taviz vermedi. Bütün hayatı boyunca metotlu çalışmayı hiç bırakmadı.
  Atatürk, milletimizi çaÄŸdaÅŸ medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracak ileri bir zihniyetin yerleÅŸmesi çabasındaydı. Bu yolda birtakım inkılâplar yaptı. İnkılâpların amacı, modern bir devlet, çaÄŸdaÅŸ bir toplum meydana getirmekti. Atatürk, Türk Milleti’nin çaÄŸdaÅŸ milletlerin seviyesine çıkartmak için siyasal, toplumsal, ekonomik alanlarda inkılâplar yapmıştır.
O’nun ÅŸu sözleri inkılâpçı karakterini ortaya koyar: “Büyük davamız, en medenî ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu yalnız kurumlarında deÄŸil, düşüncelerinde de temelli inkılâp yapmış olan büyük Türk Milleti’nin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa zamanda baÅŸarmak için, fikir ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz”.
Atatürk’ün birleÅŸtirici ve bütünleÅŸtirici özelliÄŸi sayesinde, Millî Mücadele baÅŸarıya ulaÅŸmıştır. Atatürk, Millî Mücadele’nin karanlık günlerinde, deÄŸiÅŸik fikirlere sahip insanları bir mecliste, kendi etrafında toplamayı baÅŸardı. Kısacası, Atatürk’süz Millî Mücadele düşünülemezdi. Atatürk’ün birleÅŸtirici gücü, kiÅŸisel özelliÄŸinden ve karakterinden geliyordu. O, yalnız askerlerin deÄŸil, sivil halkın da güvenini kazanmıştı.
   Atatürk’ün bu üstün meziyetleri, sıkıntı ve bunalım içinde bulunan insanların, ona sevgi ve saygıyla baÄŸlanmasını saÄŸladı.
Atatürk, tarihte büyük devletler kuran ve yüksek bir medeniyet meydana getirmiÅŸ olan Türk Milleti’nin büyüklüğüne inanan ve bununla gurur duyan bir insandı. Atatürk; kahramanlık, vatan sevgisi, çalışkanlık, bilim ve sanata önem verme gibi deÄŸerlerin, Türklüğün yüksek vasıflarından olduÄŸunu ifade etmiÅŸtir. O, milletinin bu özelliklerini her fırsatta dile getirip insanlık ailesi içinde lâyık olduÄŸu yeri almasına çalıştı. Milletimizin yüksek karakteri, çalışkanlığı, zekâsı ve ilme baÄŸlılığı ile millî birlik ve beraberlik duygusunu geliÅŸtirmeyi baÅŸlıca ilke kabul etti. Ona göre: “… Türklüğün unutulmuÅŸ büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki geliÅŸmesi ile geleceÄŸin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneÅŸ gibi doÄŸacaktır”.
  Atatürk, yalnız yakın geçmiÅŸte büyük hizmetler yapmış bir lider deÄŸildir. Eserleriyle ve düşünceleriyle, gerek Türk Milleti’nin gerekse baÅŸka milletlerin geleceÄŸine ışık tutmaya devam eden bir liderdir.
  Atatürk, kendi milletini ve bütün insanları samimî duygularla seven, iyi kalpli bir insandı. Bütün milletleri bir vücut, her milleti de bu vücudun bir organı olarak görürdü. Dünyanın herhangi bir yerinde bir rahatsızlık varsa ilgisiz kalamazdı. “İnsanları mesut edecek tek vasıta, onları birbirlerine yaklaÅŸtırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir” derken insanlar için ne kadar iyi duygular beslediÄŸini açıklıyordu.
  Atatürk, çocukları ve gençleri çok sever, onların en iyi şartlarda yetişip yükselmesini isterdi. Çünkü bir milletin ancak iyi nesiller yetiştirebilirse yükseleceği düşüncesini taşıyordu.
  Atatürk, insanlara deÄŸer vermiÅŸ, insanlığın hizmetinde çalışmayı amaç edinmiÅŸtir. Romanya dışiÅŸleri bakanı ile yaptığı bir konuÅŸmada insanlık ailesinin yerini ve deÄŸerini ÅŸu sözlerle belirtmiÅŸtir: “İnsan, mensup olduÄŸu milletin varlığını ve mutluluÄŸunu düşündüğü kadar, bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin mutluluÄŸuna ne kadar kıymet veriyorsa, bütün dünya milletlerinin mutluluÄŸuna hizmet etmeye elinden geldiÄŸi kadar çalışmalıdır. Bütün akıllı adamlar takdir ederler ki bu yolda çalışmakla hiçbir ÅŸey kaybedilmez. Çünkü dünya milletlerinin mutluluÄŸuna çalışmak, diÄŸer bir yoldan kendi huzur ve mutluluÄŸunu temine çalışmak demektir”
   Atatürk, barışa önem veren bir liderdi. Ona göre barışın bozulmasından bütün dünya ülkeleri ıstırap duymalıydı. AnlaÅŸmazlıkların ortadan kalkması, insanlığın baÅŸlıca dileÄŸi olmalıydı. Dünyada yalnızca sevgi egemen olmalıydı. Atatürk’ün bu sevgi anlayışının nedeni insana duyduÄŸu saygıdır. Onun “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü barış idealinin simgesi hâline gelmiÅŸtir.
Yrd. Doç Dr. Muhammed ŞAHİN